Aile; toplumun yapı taşı, çocuğun güvenli gelişimi için en ideal ortamdır. Sağlıklı nesillerin oluşmasına ve güçlü toplumların var olmasında aile önemlidir.
Aile; Anayasa’da güvence altına alınacak kadar toplumsal bir öneme sahiptir. Öyle ki; Anayasa'nın 41. maddesinin 1. ve 2. fıkrası “Aile Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet ailenin huzur ve refahı ile ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar” şeklindedir.
Yine 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 72. Maddesinde de; “ Yeniden veya yer değiştirme suretiyle yapılacak atamalarda aile biriminin muhafaza etmek gerektiği ” üzerinde durulmaktadır.
Bunların yanında 20.03.1952 tarihinde imzalayarak tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Özel Hayatın ve Aile Hayatının Korunması” başlıklı 8. maddesinde; “Her şahıs hususi ve ailevi hayatına, meskenine ve muhaberatına hürmet edilmesi hakkına maliktir.” güvencesine yer verilmiştir.
Aile bütünlüğü hem aile bireyleri hem de toplum için bu denli önemli bir konu iken Milli Eğitim Bakanlığı öğretmenlerin aile birliğini sağlayabilmeleri konusunda mağduriyet yaşatmaktadır.
1-Kadro verilen sözleşmeli öğretmenler.
3 Ocak’ta sözleşmeli memura kadro verildi. Hatta “Kadro Şöleni” düzenlenerek müjde olarak duyuruldu.
Öğretmenlerimiz ailelerine kavuşacakları için “kadro”yu müjde olarak kabul ettiler. Ancak kadro tüm haklarıyla verilmeyip, mazeret tayinlerinde süre şartı getirilince “müjde” “hayalkırıklığı”na dönüştü.
Oysa özlük haklarının iyileşeceği, mazeret tayin haklarının olacağı bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından ifade edilmişti.
Kadro verilmesinin ardından yaklaşık 7 ay geçmesine rağmen mazeret tayinlerine getirilen süre şartı konusunda bir adım atılmadı. Öğretmenlerimiz ailelerine kavuşamamış, onlardan uzakta çalışmaya devam etmek zorunda kalmışlardır.
Kadroya geçirilen sözleşmeli memurlar 8 Temmuz’da sendikamız (Eğitim Gücü Sen) öncülüğünde Ulus’ta basın açıklaması yaptı. Nikah yüzüklerini atarak Bakanlığa seslerini duyurmaya çalıştılar. Basın açıklamasına aileleriyle birlikte katılan memurlar “ya eşimiz ya işimiz demek istemiyoruz” diyerek mazeret tayin haklarını istediler.
Mazeret tayin haklarının verilmesi noktasında hiçbir hukuki engel yok iken Bakanlıklar herhangi bir çalışma yapmamaktadır. Eğitim Gücü Sendikası olarak bu konuda hukuki davamızı açtık, takip ediyoruz.
2- İl-ilçe emri bekleyen öğretmenler.
Her yıl mazeret tayin döneminde verilen il emri bu yıl Şubat ve Ağustos aylarında verilmedi. Öğretmenlerimiz, geçerli mazeretleri olduğu halde hizmet puanı yetersizliğinden, boş kadro bulunmadığından tayin isteyemedi, mağdur oldular.
Eğitim Gücü Sendikası olarak Malatya merkez ilçelerde norm açığı bulunmadığı gerekçesi ile ataması yapılmayan üyemiz adına açtığımız davada; Malatya 2. İdare Mahkemesi “Özür Grubuna Bağlı Yer Değişikliği Talebine Norm Fazlalığı Gerekçe Gösterilerek Ret Verilemez.” kararı vermiş ve dava üyemiz lehine sonuçlanmıştır. Kazanılmış bir dava olmasına rağmen Ağustos Ayı Mazeret Atamalarında da il emri verilmemiştir.
Aile bütünlüğü hakkı Anayasa’da, bağlı olduğu Devlet Kanunu’nda önemle üzerinde durulurken Milli Eğitim Bakanlığı öğretmenlerimizi mağdur etmektedir.
Birçok öğretmenimiz eş durumu tayini isteyememektedir. Ailesinden uzakta bir yaşam sürmek zorunda kalmaktadır. Bu zorlayıcı ekonomik şartlarda iki ayrı ev ile masrafı ikiye katlanmaktadır.
Çocuklar anne ya da babasından ayrı kalarak büyümek zorunda kalıyor. Bu da çocukların sağlıklı gelişiminde önemli bir sorundur.
Eşinen çocuğundan ayrı çalışan öğretmenlerin motivasyonları da gayri ihtiyari düşecektir.
Hal böyleyken Milli Eğitim Bakanlığı öğretmeninin aile bütünlüğünü sağlayabilmesini, koruyabilmesini kolaylaştırması gerekirken zorlaştırmaktadır.
Bu konuda öğretmenlerimiz daha fazla bekletilmeden eş durumu atamaları konusunda Bakanlığımızın gerekli çalışmaları ivedilikle yapmasını talep ediyoruz.
Gülay ÇETKİN